Ana içeriğe atla
Bir sürü çabalarla geçip giden yedi ay. Bugün Çağdaş dünya üzerindeki yedinci ayını bitirdi. Küçük bir oley çıkıyor dudaklarımın arasından ama aslında kalbim hem mutlu hem biraz hüzünlü. Niye mi? Zamanın bu kadar hızlı akması bugüne kadar beni hiç bu kadar düşüncelendirmemişti çünkü. Demek ki anne olmak bunu da yapıyormuş insana. Neşe ve zamana karşı içinde bastırılmaya çalışılan bir miktar hüzüncükle yaşamayı öğretiyormuş. Yoksa,
 aslında hala minik ötesi olan bebeğinize "Annem ne ara büyüdün seeen? Daha dün minnacıktın!" demek çok da normal sayılmamalı. Ama anneysen işte bu da normalmiş. 😊

Bugüne kadar niye bir şey paylaşmadığıma dair söyleyecek çok şey var. Bunları madde madde saymak belki bunca zamanın ardından hem kafamı toparlamama yardımcı olur hem de onca zamanın muhasebesini kolaylaştırı diye düşünüyorum. E başlayalım o zaman.

✔ Doğuma kadar en az kaygı ve en çok mutlu bekleyişle geçti zamanım. Hatta doğum iznine ayrıldıktan sonraki neşeli hazırlık süreci heyecanlı bekleyişimi arttırmış üzerime çarşı-pazar gezecek bir güç gelmişti kış ortasında.

✔Doğuma kadar doktorumla hep normal doğum konuşmuştuk. Yaptığı muayenelerde tüm sonuçların normal doğum yapabileceğim yönünde olduğunu söylemişti. Ben de normal doğumun adıyla özdeş anlamını yaşamayı çok istiyordum. Kadına verilen bu lütufu yaşamak, tecrübe etmek istiyordum. Ama her anne adayı gibi bir bilinmez olmasının verdiği soru işaretlerini de aklımda taşıyordum. Ama doktorum bana şunu da demişti: -Doğum şekliniz yüzde seksen size yüzde yirmi bebeğe bağlıdır. Yani normal doğum için her şey uygun görünüyor ama doğumun şekline kalan yüzde yirmide bebek karar verecek. Ve düzenli doğum sancılarının(3-5 dakikada bire indikten sonra) ardından geçen 16 saatin sonunda normal doğumun yolunda gitmediği anlaşıldı ve Çağdaş sezeryan doğumla dünyaya geldi.  (Detayları daha sonra doğum süreci başlığıyla yazarım belki, kısaca böyle)

✔Her ne kadar iki ihtimalin kapısını zihnimde açık bırakıp hayırlısını dilediysem de aslında doğumun sezeryanla sonuçlanmasını beklemiyormuşum. Bunu doğumdan sonraki süreçte çokça dillendirmemden anladım. Doktorumunda dediği gibi risksiz doğumdan başka hiç bir şey önemli değildi aslında. Bebeğimin ve benim sağlığım yerindeydi. Daha iyisi olamazdı. Ama ameliyatlı olmanın verdiği ilk bir kaç haftalık süreç beni biraz yordu. Ama meğer beni yoran sadece bu değil boyun düzleşmemin boyun fıtığına dönmesi ve kollarımı halsizleştirmesi olmuş. Bunu Çağdaş üç aylıkken gittiğim doktor kontrolünde anladım. (Bu kısma da daha sonra detaylı değinirim.) Sonuç itibariyle hayatımda yeni bir sürecin, öngörmediğim bazı zorluklarla başlaması beni psikolojik açıdan etkiledi. Anneliğimin özellikle ilk üç ayı yoğun kaygılarla ve sonrası da kısmen azalmış olsada yine de hala beni rahat bırakmayan kaygılarla geçti. Beşinci aydan sonra yaz geldiğinden mi yoksa bebeğimin sağlıklı büyüdüğünü görmenin verdiği iç rahatlamasından mı tam bilemesem de kaygılarım benden uzaklaşmaya başladı. Çok şükür artık normale döndüğümü hissediyordum ve bu dönemden sonra Çağdaş için verimli zamanlar oluşturmanın çabasına daha da yoğunlaşabildim.

✔Bebeğimin ilk zamanları hem onun hem de benim için zordu. Bu konu bebeğimle ilk iki ay başlığı altında yazılmayı hakediyor. Bence bütün anneler için de aynı derecede önemli zamanlar. Yazmaya başlayamamamın en önemli sebeplerinden biri budur.

✔Bir bebek mutlaka anne-babayla büyür ama bebeklerin büyük bir kısmı bence geniş aile ile ve sevenlerin ziyaretleriyle büyür. Bu da kendine vakit ayırıp yazmayı unutturur insana. Ama şunu söylemeliyim ki bir bebeğin ilk altı ay yoğunlukla anne sütüyle beslendiği düşünülürse( Mama ile büyümesi gereken bebekleri tenzih ediyorum, ayrıca biz beşinci aydan itibaren çok az da olsa meyve ve yoğurt ile beslenmeye başladık.) bebeğimin her istediğinde emzirmem gerektiği düşüncesi ve çok küçük olduğu için güvenli bağlanmanın desteklenmesi için sık sık kucağıma almam gibi nedenlerle de yazmaya vakit bulamadım.

✔Kimileri kabul etmese de, benim nazar inancım sebebiyle iyiye gitmeye başlayan zamanları yaşasam bile bu zamanları paylaşmaktan kaçındım. (Bu arada batıl inançlarım yoktur. Zaten nazar da batıl bir inanç değildir. Süs için kullanmamın dışında geleneğimizin tatlı bir unsuru olmasından hoşnut olduğum nazar boncuğunu benim dışımdaki büyüklerim bir yerlere illa ki iliştirmiştir.)

✔Yukarıdaki tüm nedenlerle beraber yazmaya, paylaşmaya hazır olmadığım gerçeğiyle de yüzleşip bu yazıyı burada bitirebiliriz.

Bu yazıları yazarken bile araya defalarca anne-bebek zamanı araları girdiği için yazmak istediklerime tam anlamıyla yoğunlaşamıyorum. Bu nedenle eksik veya ucu açık yazılarım için mağduriyetim anne olmamdır. 😊 Allah herkese böyle mağduriyet versin inşallah. Yaşasın annelik!☺

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

 Burda yazılanlar, bir anne adayının iç ve dış dünyasından hatıralar olarak kaleme alınacaktır. Aslında amacım oğluma, yaşadığımız çağa uygun bir hatıra bırakmaktır. Dilerim bir gün, kendi hakkında bir sürü ıvır zıvırla dolacak bu blog onu gülümsetir. Kimbilir belki de bir sebepten tüm bu veriler kaybolur gider. Bu elektroniğin bir yedeğini de, senin için hazırlayacağım deftere ve albüme yapmam gerekecek öyleyse. Belki onların da başına bir gün bir şey gelir ve kaybolurlar. Ama hatıralar sen ve ben yaşadığımız sürece bizimledir. Zihnimizde yer edip bize her daim hayat sevinci verecek nice güzel anılarımız olsun seninle. Sen hatırladıkça gülümse, gülümsedikçe çoğal oğlum. Annen seni çok seviyor. 😇